...Hâlis Hârikalar Diyârı'nda
Soru işaretinin çengeline takılıp hayatı ıskalayanlardandı, Hâlis...
Böyle bir hissiyat, yetersizliğin sancısını yeterince yerleştiriyordu, kalbe.
Kalbe yerleşenlere selam olsun.
Ne güzel makamdır, o...
Ahh! Hâlis, düşünerek ölecek, kuvvetle muhtemel...
Makamı güzel yapan, makama güzellik katandı. Hiçbir makam yok ki, sadece var olduğu için özel olsun...
Kalbi güzel yapan da, kalbe güzellik katandı. Hiçbir kalp yok ki, sadece kalp olduğu için özel olsun...
Kalbi güzel yaratanın çizdiği resim, kalbi güzelleştirenlerin güzelliğiyle güzelleşiyordu.
Kalbi güzelleştirenlere selam olsun.
Hâlis'im, canını acıtanın canın olması, canında olan cana işaret eder.
Ne mutlu sana ki, canını yakacak canânın var...
Hayat bu kadar basit olabilir mi, Hâlis'im?
Hayat ne kadar sabit olabilir?
Ayaklarını sabit kılacağın nokta, ne kadar hayat olabilir, Hâlis'im?
Yer, ayağı taşımanın ağırlığından mı silkeler kendini?
İnsan, her silkelendiğinde neden yere çekildiğini hisseder? Neden toprağa iner dizler? Neden avuç içleri toprağı öper?
Acısı, insanı toprağa yakınlaştırır mı, Hâlis'im?
Acının tarifi, insanın tarihidir, Hâlis'im...
Şimdi sen acına tutunacaksın ki, insan da insana tutunabilsin...
Acını sev, Hâlis'im... Acını bil... Sevmeyi bil... Bilmeyi sev...
İnsan, acısına tutunmazsa uçuruma sürüklenir.
Bir el olmalı acı. Acının eli olmalı biri. Kalbe dokunanın acısı öyle bir el olmalı ki, toprağa dokunan ellere ten olmalı.
Toprak, acıya el olmalı.
Hâlis'im, acını sev...
O seni seviyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder