26.9.13

'Öteki dünya'nın sineması, bizim sinemamız


'Öteki dünya', genellikle kendini dışlanmış hissedenlerin sahiplendiği kavram. Ve tabi ki dışlayanların da seve seve kabullendiği bir yaklaşım bu.

Zira bu zihnî yönlendirme meselesi çoktan kurgulanmış, bütün yönleriyle rayında ve yolundadır.

Yaşanılan dünyayı ikiye ayırmak, fikri bağlamda müzakere ve münazara zenginliğine yol açıyor, diğer taraftan da hep daha fazlasını kazanmaya programlanan zamane insanının 'öteki olmayan'ı hak etmek için varını yoğunu ortaya koymasını sağlıyor.

Yani büyük resme bakınca kocaman bir oyunun parçasıyız...

Mevzunun bu boyutu üzerinde uzunca durmak isterdim. Lakin konu başka. Başka bir yazıda geri dönmek üzere asıl hususa girelim...

'Öteki dünya' olarak nitelendirebileceğimiz D-8 ve ECO ülkelerinin temsilcileri bugünlerde İstanbul'da.
Gelişen Ülkeler Film Festivali 'Gelsinfest' geçtiğimiz cuma akşamı gerçekleştirilen programla başladı.
Gelişmekte Olan Ülkeler D-8 grubuna üye Türkiye ile birlikte 8 ülke (Endonezya, Pakistan, İran, Bangladeş, Malezya, Mısır, Nijerya) ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ECO'ya üye 10 ülkeden (Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan, Tacikistan, Türkiye, Türkmenistan, Özbekistan) filmler festival kapsamında gösteriliyor.

Festivalin sloganı çok iyi; “Çok Yakın, Çok Uzak”...

Lakin isim tartışmalı...

Ekonomik seviyeyi ifade eden 'gelişmekte olan' ifadesinin festivale de isim olması üzerinde düşünülmesi gereken bir mesele. Zira ülkelerin ekonomik durumlarının sanat festivaline isim olmasının sakıncaları var.

En başta 'gelişme' kelimesi gerek sözlük, gerek terim manasıyla sanata sıfat olmamalı. Biliyoruz ki D-8 ve ECO üyesi ülkeler birçok bakımdan 'gelişmiş' ülkelerden daha ileri seviyede birikime ve yeteneğe sahip.

Bu nüansa dikkat çektikten sonra festivale dönelim...

Açılış akşamıyla ilgili bazı notları aktarmak istiyorum...

İstanbul Kongre Merkezi'ndeki program öncesindeki kokteyl gayet samimi bir havada geçti. Festival koordinatörü İhsan Kabil, her zamanki naifliği ve misafirperverliği ile herkesle tek tek ilgilendi.

Organizasyonun gerçekleşmesi için ne büyük çabalar içinde olduğunu da biliyoruz. Uzun zamandır uğraşıyor. En başta birçok kurum ve şahıstan söz almasına rağmen gerekli desteği alamadı, İhsan Hoca. Yedirenk Ajans'ın katkısıyla organizasyon dar kapsamlı da olsa hayata geçirildi.

Merhum yönetmen Yücel Çakmaklı adına bir ödül vermeyi planladıklarını ancak imkansızlık sebebiyle bunu yapamadıklarını belirten Kabil, önümüzdeki senelerde daha güzel bir şekilde karşımıza çıkmak istediklerini de özellikle belirtti.

Festivale gösterilen alakanın yetersiz olduğunu açılış programında gördük. Endonezya Devlet Bakanı ve festivalin de fikir babası olan Dipo Alam, İstanbul'a kadar gelip bütün hafta boyunca burada yer alacakken, Türkiye'den ise hiçbir bakan programa teşrif buyurmadı. Kültür Bakanı Ömer Çelik'i temsilen Müsteşar Özgür Özaslan ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu gecedeydi.

Neyse...

Serzenişimizi dile getirdikten sonra yeniden festivale dönelim...

Açılışta Endonezya yapımı 'Habibie ve Ainun'u izledik. İlginç bir konusu olan filmi daha sonra kaleme alma niyetindeyim.

27 Eylül'e kadar devam edecek olan festivalde film gösterimleri Beyoğlu Majestik Sineması, TÜRVAK Sinema Müzesi, Bağlarbaşı Kültür Merkezi ve Şehir Üniversitesi'nde yapılacak.

Festival programına http://www.gelsinfest.org/tr/program.html linkinden ulaşabilirsiniz...

Şunu unutmayın ki, yaşadığımız dönemde ilgi görmeyen hemen hiçbir organizasyonun yaşaması mümkün değil.

Bu bakımdan, 'öteki' olarak bize ait olana sahip çıkmalıyız.


22.9.13 - Haber7

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder