5.8.13
Kutsal Motorlar
Eğer bu dünyadan bir 'Oscar' alamadan giderseniz ziyandasınız.
En iyi rolü siz yapmalısınız, yapabilirsiniz, yapıyorsunuz, yapacaksınız... Zira oyunculuk ruhunuzda var ve belki en mühimi de hepimiz Oscar'ız...
Modern zaman insanının kendinden başka herkes olabildiğini 'post modern' dönemle okumaya çalışan Fransız yönetmen Leos Carax'ın Kutsal Motorlar'ı 2012'nin en çok ses getiren eserlerinden oldu.
Ülkemizde ancak bu hafta vizyona girebilen filmde, Oscar'ın bir gün içerisinde 9 farklı role bürünmesini izliyoruz. Bu rollerin hiçbiri kendi değildir ve esasında rollerin bütünü de insanoğlunu resmetmektedir. Yani Oscar, kendi gibi olmayanları canlandırırken kendi oluyor.
Oscar'ın mesleğidir, rol yapmak.
Başarılıdır.
Çok başarılıdır.
Sahtelik dünyamızın eğreti yönlerini ortaya koyacak 9 farklı oyunu izlemek, kendimize yönelmek gibi bir şey oluyor.
Elbette Carax'ın insanı ve dünyayı okuması Batı bakışlı. Bunu en çok Eva Mendes'e peçe taktırırken, vücudunun kalan kısımlarını açıkta bıraktırmasından anlıyoruz.
Evet, Carax, sıradışı yaklaşımı ve deneysel uygulamalarını genellikle çıplaklıkla da ifade ediyor. Felsefi okumasının zayıf noktası burası. Mendes'i izleyenlerin büyülendiği bir anda ortaya çıkan karaktere fotoğrafçının verdiği tepkideki müthiş gönderme, aynı rolün devam eden kısımlarındaki -pornografiye varan- lüzumsuz çıplaklıkla kıymetini kaybediyor.
Arzuları besleyen, ihtiyacı değil isteği tatmin etme derdinde olan, haz odaklı zamane tüketim anlayışını eleştirmek için iyi bir yol gibi görünse de, çıplaklık, sanatkarın çaresizliğine işarettir. Zira esas deha odur ki, çıplaklığı ve bahsettiğim anlayışı, aynı tuzağa düşmeden verebilsin.
Vizyon filmi olduğundan ayrıntıya giremeyeceğim.
Carax'ın filmografisine bakınca 'Kutsal Motorlar'ı manalandırmak daha kolay oluyor.
Tek başına kamera arkasında yer aldığı son filmi Pole X'ten 13 sene sonra böyle bir işe soyunmak, ciddi manada cesaret istiyor. Zira 13 yıl, bir sanatçı için riskli bir zaman dilimi. Hele hele teknolojiyle doğrudan bağlantılı olan sinema için mesele daha da riskli hal alıyor.
2008'de Michel Gondry ve Joon-ho Bong ile birlikte paylaştığı yönetmenlik koltuğunu bunun dışında tutuyorum. Şeklen böyle olsa da, 3 yönetmenin hayata geçirdiği Tokyo'dan bahsetmeden geçemeyeceğim.
Zira Carax'ın Kutsal Motorları'nda da yer alan ve en çok dikkat çeken karakter bu filmde de vardı. 'Bok' ismini verdiği kısımda Carax, kanalizasyonda yatan, insanların parasını ve sigarasını çalan, yaşlı kadınları korkutan, okullu kızlara sarkan bir adamın hikayesini anlatılıyor.
Son filmini de göz önüne aldığımızda Carax'n esas meselesinin, modern zamanın 'normal'lleri ile olduğunu anlıyoruz.
Son filmlerindeki karakterlerin 'anormal' olmasından da anlayacağımız üzere Carax, kendi manifestosunu Kutsak Motorlar'la ilan etmiş durumda.
Zira "devam etmeni ne sağlıyor Oscar" sorusuna "eylemin güzelliği" cevabını aldığımız ana karakter, bıkkınlık içerisinde kimi zaman ölüyor, bazen de öldürüyor. Ve her ölüm sonrasında ölenler yaşıyor. Yani, yaşayanlar ölü/yor.
Carax'ı farklı kılan unsurlardan biri de sinemanın biçimsel yönüne katkısı.
İzah etmeye çabaladığım çerçevede bir yaklaşımı, sinemanın şeklî unsurlarını kullanmadan hayata geçirmek zordu elbette. Lakin, aksi de zor. Çünkü her şeyi yerli yerinde kullanmanız gerek.
Zaten Carax da filmin sonunda bu tuzağa düşüyor ve 'Kutsal Motorlar' ismini açık edip, gereksiz bir sonuç izahına girişiyor. Son sahne sessiz kalsa, sadece manzarayı izlesek çok daha yerinde olurdu.
Eğer yazmaya devam edersem filmle alakalı fazla ayrıntı vereceğim. İyisi mi bitireyim.
Son olarak oyuncu/luk/lardan da bahsedelim.
Carax'ın vazgeçilmezi haline gelen Denis Lavant'ın yanı sıra meşhur manken Eva Mendes ve şarkıcı Kylie Minogue'un varlığı da ironik bir manzara oluşturmuş.
Modern zamanda popüler anlayışın görsel ifadesi olan 'manken' ve 'şarkıcı' metaforlarını bizzat o 'ikon'ları filmde bulundurarak besleyen Carax'ın Kutsal Motorları'ndaki en olumlu hususlardan biri bu.
Haber7 - 4.8.13
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder