17.2.13
Umudumu karşılamayan 'Umut Diyarı'
Bağımsız sinema bağımlısından çok çok çok daha mühim olduğundan, hayatını sinemaya vakfedenlerde bağımlılık yapıyor.
Bu halet-i ruhiye ile !f'e ilk adımı attık...
Y/Eşim ile gittiğimiz daha ilk filmde manasız sürprizlerle karşılaştım.
İlk seyirliğimiz, Umut Ülkesi (veya Umut Diyarı) oldu...
Filmin hikayesi şöyle:
Japonya'da geçtiğimiz sene meydana gelen ve nükleer tesiste patlama ve sızıntı ile sonuçlanan Tohoku depremi esnası ve sonrasında yaşananlardan yola çıkıyor, film.
'Nükleer felaket' vurgusu yapan filmin bazı sahnelerinin nükleer tesisin yer aldığı Fukishima’da, deprem sonrası gerçek mekanlarda çekilmiş olması filme ayrı bir hava katıyor.
Nükleer felaket sonrası, Onos ailesinin yıllardır yaşadığı köy, tam da evlerinin sınırından itibaren karantinaya alınır ve aile önemli bir karar vermek zorunda kalır. Ya komşularının yaptığı gibi köylerini terk edecekler, ya da bütün uyarılara karşın evlerinde kalıp burada kurdukları yaşamı devam ettirmeye çalışacaklardır.
Kült filmleriyle bilinen Japon yönetmen Sion Sono, yine 'kült' bir eser ortaya koymaya çalışmış.
Çalışmış diyorum. Zira ciddi bir 'kargaşa' var filmde.
Senaryo kesinlikle sorunlu. Film diline de etkisi olumsuz olmuş elbet.
Karakterlerde anlam veremediğim bir gerginlik vardı. Deprem öncesinde de aynı gerginlik ve oyunculuklarda abartı vardı.
Minimalist kült filmler yapan bir yönetmenin oyuncularının böylesine 'büyük oyun' sergilemesine bir mana veremedim.
Zaman zaman çok hoş resimler, sinemanın sanat damarına oturan sahneler ve film dili olsa da, filmin bütününde bunu göremiyoruz.
Yönetmenin dilinde kaba bir sorun var.
Kimi zaman 'algıyı' izleyiciye bırakıyor, birkaç sahne sonra ise kör göze parmak her şey ayan beyan izah ediliyor.
'Kült' ifadesinin içine oturtmaya çalışsam da, yapamadım.
Vasatın altında olmasa da, kalburüstü bir eser izlemediğimi belirtmek isterim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder