Şehir bize küstü, farkında mısınız?
Ne sabah sabaha, ne gece geceye, ne de ikindi güneşe sıcağa benziyor.
Şehri öldürüyoruz, zira...
'Kent'leşme adına, şehirleşmeden geri dönüyoruz.
İnsan için şehir imar etme değil, tüketimi kolaylaştırma ve elbette tükenmek için bina yükseltme yarışındayız.
Tabanı az yer kaplayan, göğe doğru yükselen ve göğü delme iddiasında olan yapılarla kime 'tanrılık taslıyoruz', bilemiyorum! Lakin aşikar olan bir şey var ki, insanın insana kulluğundan daha kötüsü, insanın insana 'tanrıtaslarlığı'...
İşte Başbakan Erdoğan'ın 'küstüm' açıklaması bu bakımdan garabet (Erdoğan, “Tıraşlanmasını istedim, yapmadılar. Çok kırıldım, sahibiyle konuşmuyorum” dedi).
İşte Erdoğan'ı 'küstüren' gökdelenler
Buna anlam verebilmek için anlam vermeye çabalamamak lazım.
Kaldı ki, İstanbul'un siluetini bozmakla kalmayan yerle yeksan eden gökdelenler sadece Zeytinburnu'ndakiler mi?
İnternette kısa bir tarama yapınca bir sürü fotoğraf buldum. Onları sizlerle paylaşayım:
Boğaz'ın simgelerinden olan Saray,
gökdelenlerin gölgesinde!
Kız Kulesi silüeti de gökdelenlere mahpus!
Yine Yarımada silüeti...
Bir başka açıdan...
Ve mesele sadece İstanbul ile sınırlı değil. Bursa'nın kalbine sağlanan TOKİ hançerine ne demeli!
Bursa'nın tam merkezinde,
'az katlı' binaların içine,
tarihi kapalı çarşı ve Ulucami'nin hemen altına
inşa edilen TOKİ konutları...
Eğer Başbakan olarak Recep Tayyip Erdoğan'ın bir takım sermaye gruplarına karşı 'küsme'si söz konusu olacaksa, halk da kendilerine küser.
Ve ben küslüğümü ilan ederek, şu meşhur şarkıyı kendisine ithaf ediyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder