28.8.13

'Zalim seçici lüks' ve Suriye'ye müdahale meselesi


İnsanlık tarihi, insanın insana sahip çıkmamasının önündeki en büyük mani olarak 'mazlum seçme' garabetine şahit oldu.

'Benim mazlumum' diyenler, tarifin içine girmeyenlere sahip çıkmadı.

Mazlumlar çoğaldı, insanlık azaldı, insanlar çoğalırken ölüm çoğaldı...

Lakin post dönemde daha feci bir şey yaşıyoruz.

Artık 'benim zalimim' yöntemiyle zulüm tercih ediliyor.

Bunun en güzel misalini Suriye'de yaşıyoruz. Esed zulmünü kabul edemeyenler, Esed'den daha az (miktarca, ki, miktarın bir ehemmiyeti yok) zulüm yapanların icraatları için kıyamet koparıyor.

Zalimi tercih etmek dolaylı olarak mazlum seçmektir. Lakin şeklen zalim seçmenin îzan ve irfan sorunu olduğu aşikar.

Teorik laf kalabalığının somut halini yaşadığımızdan, daha açıklayıcı olabileceğim.

Bosna'da yaşanan soykırım sırasında İslam ülkelerinin hiçbir şey yapmaması ümmetin derdi idi. Müslümanlar fert fert bölgeye gidip savaşıyordu. Bugün Suriye'ye gidip savaşan zihniyet (Afganistan, Çeçenistan merkezli direniş) o gün de Bosna'da idi. O dönem El Kaide örgütünün var olmaması tek teselli (!) kaynağıydı.

O gün zalim 'Sırp' idi. Yani müslüman değildi. Yani küffardı. Yani seçilecek cinstendi. Her mazluma lazım türdendi!

Bosna'daki zulüm sırasında BM'nin müdahalede gecikmesi ve hatta Srebrenitsa'da koruması gereken halkı Sırplara teslim etmesine lanet yağdırdık. Çünkü mazlum Boşnakları koruma görevi -uluslararası organizasyon olarak- BM'nindi.

O dönem de İslam ülkeleri vardı.

İran, yine "İslam Cumhuriyeti" idi.

Suudi Arabistan yine bildiğimiz gibiydi.

Müslümanların uluslararası organizasyonları müdahale kabiliyetine sahip değildi.

Yine müslüman mazlumdu ve Sırp zalimdi.

Zalimin dini bizim dinimizden olmayınca tercih yapma hususunda sıkıntı yaşamadık.

Peki bu marifet mi!

Kesinlikle hayır.

Aksine, zalim 'bizden' olduğu zaman karşısında durabilmektir 'îzan'.

Bugün Suriye'de müslümanlar katlediliyor, Bosna'daki gibi...

Çatışma var, Bosna'daki gibi...

Uluslararası camia sadece seyirci, Bosna'daki gibi...

Mazlum olan müslüman, Bosna'daki gibi...

E o zaman farklı olan ne!

Ha tmm, evet, doğru ya, Suriye'de 'kardeş kavgası' var. Müslümanlar birbiriyle çatışıyor. O zaman kendi hallerine bırakabilir. Ya da gidip bi' çayını içip, iki çift laf edip, hediyeleştikten sonra kendi hallerine bırakırız. İslam ülkeleri de zaten olaya dahil olmaz. Olamaz. Ne hadlerine! Politik çıkarlar filan!

İyi de Suriye'de zaten İslam ülkelerinin müdahalesi doğrudan ve dolaylı olarak yok mu?

Hizbullah cephede, İran da diplomatik alanda Suriye'de Esed için savaşmıyor mu?

Aynı şekilde El Kaide Suriye'de, tamam. Diplomatik alanda muhalifler için savaşan Türkiye, Katar ve diğer bazı ülkeler var.

Peki cephede Hizbullah'ın İran adına yer almasıyla El Kaide varlığını aynı safta mı göreceğiz. Bugün El Kaide olarak nitelendirilenler dünyanı her yerinde zaten mevcut. Daha önce Afganistan'da 'mücahit' dediklerimiz de onlardı.

El Kaide meselesi çok ayrı. Birçok uygulamasını benimsemiyorum. Ancak Suriye'de mazlumun yanında savaşıyorlar.

Peki tüm bu tablo içerisinde Suriye'de akan kan nasıl duracak?

Sorun çok net:

Halk, Esed'in gitmesini istiyor, O ise gitmiyor!

Hale bakın ki, sadece bir adamın iktidardan gitmesi ve halkın tercihinin yönetime yansımasının sağlanmasıyla çözülecek olan mesele nerelere kadar vardı...

Kim vardırdı!

El cevap: Esed, İran, İran, İran ve Rusya, Çin...

Eeee, peki n'olucak şimdi!

ABeDe ve Batı, Esed'i vuracak.

Nasıl karşılayacağız?

Karşı duracağız...

Evet, ABeDe zaliminin eline mi bakacağız! Müslümanlar kendi işlerini kendileri görür! zulüm varsa karşısında dururuz! Zalim kim olursa olsun haddini bildiririz! Sıkıntı yok; Katil ABeDe Suriye'ye elleşme!

/:
/:
/:
/:
/:

Teoride olay ne kadar kolay halloluyor, değil mi!

Sorun yok, mazlumun yanındayız!

Riyanız batsın!

Sadece ABD karşıtlığıyla menkul dünya görüşünüz batsın!

Zalimseçiciliğiniz batsın!

Îzanınız batsın!

:-€

Ne deniyor; Suriye'ye dış müdahale kabul edilemez...

Doğru, Suriye halkı kendi sorununu halleder.

İyi de zulme kim dur diyecek!

Suriye halkına silah verilecek olsa; "karışma"!

Muhaliflerle ilişki kurulsa; "karışma"!

Esed vurulacak; "zaten bizden karışan yok"!

Ne olacak arkadaş!

İslam ülkeleri iki buçuk senedir bir şey yaptı da kim mani oldu!

Kurulsun "İslam Askeri Gücü", gitsin Suriye'de zulmü durdursun!

Yapıldı mı; HAYIR!

Yapılıyor mu; HAYIR!

Yapılacak mı; ELBETTE HAYIR!

Peki ne olacak; bırakacağız kendi haline. Şu ana kadar nasıl geldiyse öyle gidecek...

Peki nerede kaldı bizim zulme rıza göstermememiz!

Nerede; "kim olursa olsun mazlumun yanında, kim olursa olsun zalime karşı" düsturumuz!

Yahu bırakın ABD rahat rahat istediğini yapsın demiyorum, "neden siz bir şey yapmıyorsunuz" diyorum.

Mesele yaklaşımda bir sakatlık daha var...

"Irak ve Afganistan'da milyonlarca müslüman öldü, Suriye de mi öyle olsun" deniyor...

Allah aşkına, ciddi misiniz siz!

Yani hakikaten ciddi olduğunuza inanmak istemiyorum.

Yahu Suriye'de zaten müslümanlar katlediliyor. 2.5 senedir siz ne izliyorsunuz televizyon/bilgisayar ekranınızdan!

Hollywood filmi mi!

Suriye'de mazlumiyet yaşandığına ve zalime dur diyecek kimsenin olmadığına sizi nasıl inandıracağız?

Irak ve Afganistan benzetmesi Suriye için doğru değil.

Şöyle ki;

- Irak ve Afganistan'a kara harekatı yapıldı, işgal edildi. Suriye'ye sadece nokta hava operasyonu yapılacak.

- Suriye'de 2.5 senedir zaten katliam var. Kan zaten akıyor, kargaşa zaten var. ABD veya herhangi bir gücün müdahalesiyle yeni bir şey olacak değil.

- Menfaati için müdahale kararı alan ABD değil, ümmet için tehlike olan; ABD müdahalesine mazlumu mecbur bırakan zihniyettir, sorumlu olan.

Peki soruyorum o vakit;

ABD veya herhangi bir güç Esed'i vurmasın. Tamam. Anlaştık. Nasıl bitecek Suriye'deki zulüm?

Efendim?

Duyamıyorum?

Var mı?

Yok!

Başka bir seçenek yok.

Varsa yoksa "ABD olmaz".

Allah şahit ki ABD'yi günahım kadar sevmiyorum.

Allah şahit ki ABD'nin veya İngiltere'nin veya herhangi bir Batılı kaynağın bu meseleyi çözme ihtimali vicdanımı sızlatıyor.

İstemiyorum!

ABD'yi burada istemiyorum.

ABD'nin Esed'i vurmasını, meselenin çözümü için onun adım atmasını istemiyorum.

Tamam da...

Esas istemediğim, Suriye'de zulmün devam etmesi...

Esed'e İran açıkça destek verirken, askerleri orada savaşırken, İslam ülkeleri diplomasiden başka bir şey yapmazken, Suriye'deki mazlumlara "bizden" birilerinin dur demeyeceğini biliyorum.

Bu böyle gidecek, Esed'i muhalifler devirene kadar.

Peki buna mı rıza gösterelim!

Irak ve Afganistan'da müslümanların kanı aktı diyorsunuz. Suriye'de kimin kanı akıyor! Böyle devam mı etsin!

Çaresizlikten başka seçeneği olmayan halka kim yardım edecek!

Siz mi!

Etmeyeceksiniz elbet!

Bu mesele diplomasiyle falan çözülmez. Esed ancak "vurularak" durdurulabilir.

Ve ABD, kara harekatı yapmadan, işgal etmeden, -Libya örneğinde olduğu gibi- kritik noktaları vurmak suretiyle müdahale edecekse kabul ediyorum.

ABD'yi sevdiğimden değil, İslam ülkelerinin zilletinden ötürü!

Zira benim için, mazlumun âhının dinmesi, teorik prensip söylemlerinden çok daha mühim!

Kanın karşısına satır konmaz!

Vicdanınıza bunu anlatın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder